Ülkemizde kamuda ve özel kesimde, çeşitli tüzel kişilerin asli fonksiyonları dışında tali bir ticari fonksiyon yerine getiren, “döner sermaye işletmesi”, “iktisadi işletme” gibi adlarla bilinen ticari işletme birimleri bulunabilmektedir. Örneğin fonksiyonu araştırma ve eğitim olan üniversitelerin hastane işleten döner sermayeleri; lokanta, kantin işleten iktisadi işletmeleri olabilmektedir. Aynı şekilde, sivil toplum kuruluşlarının da (dernek, vakıf, sendika) otel işleten, lokanta vb. işleten iktisadi işletmeleri bolca mevcuttur.
Söz konusu ticari işletmelerin bünyesinde yer aldıkları tüzel kişilerden ayrı birer kişilikleri bulunmamaktadır. Bununla birlikte, bazı kanunlarımız iktisadi işletmeleri bünyesinde yer aldıkları tüzel kişilerden ayrı, müstakil birer kişilermiş gibi kurgulayıp; doğrudan çeşitli hukuki sonuçlarla ilişkilendirebilmektedirler. (Örneğin Kurumlar Vergisi Kanunu dernek veya vakıflara ait olup, devamlı olarak ticari, sınai veya zirai faaliyet gösteren işletmeleri verginin mükellefi kabul etmiştir. Dernek ve vakıfların kendileri ise kurumlar vergisi mükellefi değildirler.)
KVK tarafında, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, Kişisel Verileri Koruma Kurulunun kamuya açık bir “veri sorumluları sicili” tutmasını emretmiştir. Kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişiler, veri işlemeye başlamadan önce Veri Sorumluları Siciline kaydolmak zorundadırlar. Kurulun sicile kayıt yükümlülüğüne istisna getirme yetkisi de vardır. (KVKK m. 16)
Bilindiği üzere, Kurul veri sorumluları sicilini VERBİS adlı sistemi kullanarak tutmaktadır. VERBİS kamuya açık olduğu için herkes hangi veri sorumlularının sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunu sorgulayabilir, öğrenebilir. VERBİS sorgulandığında pek çok döner sermaye işletmesinin ve iktisadi işletmenin halihazırda VERBİS’e kayıtlı olduğu görülmektedir. Bu hukuken mümkün müdür?
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gerek “veri sorumlusu” tanımında (m. 3, f. 2, b. (ı)) gerekse yukarıda andığım “veri sorumluları sicili”ni düzenleyen hükmünde açıkça “gerçek veya tüzel kişiler”den bahsetmektedir. Bir kere daha ifade etmeliyiz ki, döner sermaye işletmesi, iktisadi işetme gibi adlar taşıyan ticari işletmelerin ayrı birer kişiliği bulunmamaktadır. Onlar ne gerçek kişidir ne de tüzel. Kanunun açık lafzı karşısında ticari işletmelerin VERBİS’e müstakil bir veri sorumlusu olarak kaydolmaları mümkün değildir. (Ancak, olmaktadırlar.)
Kanunun veri sorumluları siciliyle ilgili olarak Kurula vermiş olduğu yetki sicile kayıt yükümlülüğüne istisna getirme, bu yükümlülüğün kapsamını daraltma yetkisidir; genişletme yetkisi değil. Kurul iktisadi işletmelere bünyesinde yer aldıkları kişiden bağımsız bir sicile kayıt yükümlülüğü yükleyemez. Bu yöndeki başvuruları da kabul edemez.
Diğer taraftan, bence de döner sermaye ve iktisadi işletmelerin bünyesinde yer aldıkları tüzel kişilerden bağımsız olarak sicile kaydolabilmeleri mümkün kılınmalıdır. Bunların tüzel kişinin asli fonksiyonundan ayrı, salt gelir elde etmeye yönelik bir fonksiyon taşımaları; çoğu kez tüzel kişinin geri kalanından büyük ölçüde farklı bir faaliyet ve özerk bir organizasyon yapısına sahip olabilmeleri bunların kişisel verilerin korunması hukuku açısından ayrı, müstakil bir veri sorumlusu (istisnaen, veri işleyen) olarak kurgulanmalarını gerektirebilir. Hatta bazı durumlarda böyle bir ihtiyacın somut olarak var olduğu da söylenebilir. Örneğin, Kurul Kanunun verdiği yetkiye dayanarak gerek Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmelikle (m. 15-16) gerekse aldığı kararlarla faaliyetlerinin niteliği itibariyle sicile kayıt yükümlülüğü olmayan veri sorumlularını belirlemiş ve bu kapsamda, “yalnızca ilgili mevzuat ve amaçlarına uygun, faaliyet alanlarıyla sınırlı olmak üzere kişisel veri işleyen Türkiye’de yerleşik dernek, vakıf ve sendikalar”ı da sicile kayıt yükümlülüğü dışında bırakılmıştır. (Kurulun 22/04/2020 tarihli ve 2020/315 sayılı kararı) Bu durumda söz konusu dernek, vakıf ve sendikaların faaliyet konularının dışında kalan (ki kalırlar) iktisadi işletmeleri sicile nasıl kaydolacaklar? Fonksiyonel olarak baktığımızda bu kapsamdaki işletmelerin müstakil olarak sicile kaydolmaları gerektiğini söyleme ihtiyacı içindeyiz ama hukuken söyleyemeyiz.
Bence, kısa süre önce açıklanan 2021 ekonomi reform paketinden değişeceğini öğrendiğimiz Kanunda bu konuda da Kurula yetki verilmeli, fiili durumun yasal dayanağı yaratılmalıdır.
EK: (24 Haziran 2021) Üsteki kısa yazıdan iki buçuk ay kadar sonra, 24 Haziran 2021’de Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun 2021/571 sayılı kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. (Söz konusu karara erişmek için buraya tıklayınız.) Kurul bu kararı ile iktisadi işletmelerin sicile kaydına ilişkin problemi (en azından en belirgin kısmını) dolaylı olarak çözmüş görünüyor. Türkiye’de yerleşik dernek, vakıf ve sendikaların sicile kayıt yükümlülüğü bakımından daha önce getirilmiş olan istisnanın sınırı bu kararla daraltılarak, iktisadi işletmesi olan dernek vakıf ve sendikalara ve sadece iktisadi işletmelerinin faaliyetleri bakımından sicile kayıt yükümlülüğü getirilmiş oldu.
Böylelikle iktisadi işletmelere ilişkin problemin kısmen çözüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak problem tümüyle çözülebilmiş değil. Örneğin, iktisadi işletmesi olan kamu kurumları bakımından, söz konusu işletmelerin kurumdan ayrık bir şekilde sicile kayıt olup olamayacağı problemi hala devam ediyor. (VERBİS’te bunun örnekleri var.) Bu sorunun temelinden çözümü, yazıda da işaret ettiğim gibi, yasal düzenleme gerektiriyor.
Yorumlar kapatıldı.